CHP İstanbul Milletvekili Turan Taşkın Özer, yayın yasakları ile erişim engellerinin incelenmesi ve sebeplerinin araştırılması amacıyla TBMM Başkanlığı’na araştırma önergesi verdi. Özer, “Son 8 yılda 914 yayın yasağı kararı verildi. 8 yıl içinde sadece bir ay herhangi bir mahkemeden yayın yasağı kararı çıkartılmadı. Bu da 3 günde bir mahkemeler tarafından yayın yasağı verildiği anlamına gelmektedir” dedi.
ARAŞTIRMA ÖNERGESİ VERDİ
Özer, yayın yasakları ile erişim engellerinin incelenmesi, sebeplerinin araştırılması, kararların siyasal, ekonomik ve toplumsal etkilerinin tespiti amacıyla TBMM Başkanlığı’na araştırma önergesi verdi.
“SANSÜR ARACI HALİNE GELDİ”
Taşkın Özer, önergesinin gerekçesinde şu ifadelere yer verdi:
-Yayın yasağı ve internet dahil kitle iletişim mecralarında erişim engellenmesi ülkemizde Basın Kanunu’nun 3/2 maddesi, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 7. maddesi ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunu’nun ilgili maddeleri kapsamında verilmektedir. Mahkemelerin verdiği yayın yasakları, mevzuat hükümlerinin sınırlarını aşarak, adeta bir sansür aracı haleni gelmiştir. Bunun en net örneği yayın yasaklarının yıllara göre sayılarıdır.
-Son 8 yılda 914 yayın yasağı kararı verildi. 8 yıl içinde sadece bir ay herhangi bir mahkemeden yayın yasağı kararı çıkartılmadı. Bu da 3 günde bir mahkemeler tarafından yayın yasağı verildiği anlamına gelmektedir. Erişim engellenmesi ve içerik çıkartılması kararları ile ilgili ise kurumların kamuoyu ile paylaştıkları resmi bir veri yok. Konuyla ilgili çalışma yapan Prof. Dr. Yaman Akdeniz’in paylaştığı verilere göre, 2023 soru itibariyle erişimi engellenen web sitelerinin ve alan adlarının toplam sayısı 953 bin 415.
-Anayasa’nın 28. Maddesinde yer alan ‘Basın hürdür sansür edilemez. Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır’ hükmünü neredeyse hükümsüz bırakan bu yasakların, özellikle son yıllarda bir yandan kamuoyunun geniş bir kesimi tarafından önemsenen diğer yandan ise siyasi şahsiyetlerin illiyetlerinin bulunduğu olay ya da durumlarla ilgili verildiği görülmektedir. Bazı soruşturma ve davalar için verilen yayın yasağı kararları makul ve ölçülü karşılansa da gelinen noktada durum, hakikatin toplumun bazı kesimlerince bilinmesinin kasıtlı olarak önlenmesi halini almıştır. Bu aslında orta çağ döneminden gelen ‘Bilmesinlercilik’ anlayışıdır. Bu anlayışın temelinde, iktidarı elinde tutanların bilginin yayılmasıyla yönetim güçlerinin sarsılacağı düşüncesi yatar. Bu nedenle kamunun bilgiye ulaşmasını kasıtlı olarak engellerler.
“SANSÜR ORTAMI YARATMAKTA”
-Oysa, bilgi yayıldıkça ve çeşitlendikçe hakikat daha güçlü ortaya çıkar. Bunun son örneği Narin Güran cinayetinde yaşanmıştır. Kamuoyunun büyük bir kesimini etkileyen bu olayda elbette yanlış bilgiler, bilgiye dayalı olmayan yorumlar da yayılmış. Bunun önüne geçilemeyeceği gibi makul ölçülere çekilebilmesi adına önlemler alınmalıdır. Ancak olayın tamamına bakıldığında basın mensuplarının basın meslek ilkeleri çerçevesinde ve ‘halkın haber alma hakkı’ kapsamında yaptıkları haber ve yayınlar ile olayın çerçevesini değiştiren pek çok bilgi açığa çıkmıştır.
-Bu hem kamuoyunun doğru bilgilenmesini sağlamamış hem de soruşturmanın çeşitlenmesine olanak tanımıştır. 8 yaşında bir kız çocuğunun kaybı ile başlayan olay toplumsal bir meseleye dönmüş, bir cinayet vakasından öteye geçerek çocuklara yönelik şiddet, yerel ve genel ölçekte toplumsal yapı, siyasi figürlerin etkileri tartışılmaya başlanmıştır.
-Kısaca, istisnai durumlar ayrı tutulmakla birlikte yayın yasakları ya da erişim engellenmesi ve içerik çıkartılması kararları kamuoyunun bilgilenmesinin önüne geçmekte, bir sansür ortamı yaratmaktadır.”
Kaynak: sozcu.com.tr