Araştırmalar, su içmenin beyinde güçlü bir ödül mekanizmasını tetiklediğini buldu. İlk yudumu aldığımız andan itibaren vücudumuz dopamin salgıladığı da ortaya çıktı.
Yoğun bir egzersiz sonrası ter içinde kalıp, susuzluk hissetmeye başladığınızda, vücut hızla su kaybeder ve kan hacmi azalır. Bu durum, beynin kan-beyin bariyeri dışında kalan bazı bölümlerindeki nöronları uyararak susuzluk hissini devreye sokar. California Teknoloji Enstitüsü’nden biyoloji profesörü Yuki Oka’ya göre bu hızlı yanıt, hayatta kalmak için kritik bir öneme sahip. Vücudun susuz kaldığını erken fark etmek, ciddi bir şekilde dehidrasyon yaşanmasının önüne geçiyor.
BEYNİMİZDE SUSUZLUĞU ALGILAYAN ÜÇ ANA BÖLGE VAR
Beynimizde susuzluğu algılayan ve susuzluk sinyallerini işleyen üç ana bölge bulunuyor. Subfornikal organ (SFO), organum vasculosum lamina terminalis (OVLT) ve median preoptik nukleus (MnPO). Bu bölgelerden gelen sinyaller, içme ihtiyacını tetikliyor. İlginç olan şu ki, su içtikten yaklaşık 30 dakika sonra vücut tam olarak hidrasyon sağlar; ancak beyin, bu sürenin çok öncesinde suyun alındığına dair sinyaller gönderir.
İlk yudumu aldığınız anda, beyin dopamin adı verilen bir nörotransmitter salgılar. Dopamin, ödül arayışı ve motivasyonla ilişkilidir ve bu süreç, hayatta kalmamızı sağlayan eylemleri tekrar etmemizi teşvik eder. Yani, su içtiğimizde salgılanan dopamin, bu davranışı ödüllendirir ve tekrar su içmemizi sağlar.
Yapılan araştırmalar, sadece su içmenin dopamin salgıladığını, ancak susuz farelerin mideye direkt su verilmesi durumunda bu etkilerin görülmediğini ortaya koyuyor. Bu da, susuzluk giderildiğinde değil, bizzat su içme eylemi sırasında ödüllendirildiğimizi gösteriyor.
‘YOPLUMUN HAYATTA KALMASINA KATKI SAĞLAMIŞ OLABİLİR’
Ayrıca, su yutma işlemi sırasında MnPO bölgesindeki nöronlar, vücudun su aldığını algılayarak susuzluk hissini azaltır. Bununla birlikte, suyun bağırsaklara ulaşmasından sonra kanda tuz-su oranının düşmesiyle birlikte, bir hormon olan vasoaktif intestinal peptid (VIP) salınır. Bu hormon da beyindeki doyum sinyallerini tetikleyerek vücudun yeterince su aldığını bildirir.
Bu hızlı susuzluk giderme süreci, aşırı su alımını engellerken, Oka bu mekanizmanın sadece bireylerin değil, bir topluluğun hayatta kalmasına da katkıda bulunmuş olabileceğini düşünüyor. Bu teoriye göre, sınırlı kaynakların olduğu bir ortamda, hızlı bir şekilde susuzluğun giderilmesi, suyun paylaşılmasına ve türün hayatta kalmasına yardımcı olabilir.
Bu teorinin henüz kanıtlanması gerekmekle birlikte, su içmenin sadece kişisel bir ihtiyaç değil, türlerin hayatta kalmasına yönelik evrimsel bir mekanizma olabileceği düşüncesi bilim dünyasında ilgi uyandırıyor.
Kaynak: sozcu.com.tr