Ana Sayfa GÜNDEM Prof. Dr. Sencer Ayata: Çiftçilerin değil geçinmesi hayatta kalması bile zor

Prof. Dr. Sencer Ayata: Çiftçilerin değil geçinmesi hayatta kalması bile zor

Çoğu çiftçi için 50 dönümün önemli bir büyüklük olduğunu kaydeden Prof.Dr. Sencer Ayata, Orta Anadolu ve Doğu Anadolu coğrafyasında bir ailenin en temel ihtiyaçlarını karşılaması, asgari bir geçim standardı tutturmasının çok zor hatta mümkün olmadığını rakamlarla anlattı. Ayata’nın analizi şöyle: 2023-2024 yılında dönüm başı maliyet 1200-1300 liranın altına düşmemiştir. Bu 50 dönüm için maliyetin yılda 65 bin lira olduğunu göstermektedir. Yağışların az olduğu bu son bir yılda dönüm başı verim buğdayda 375 kilonun altında kaldı. Bu 50 dönümde 18-19 bilemediniz 20 ton buğday demektir. Hükümet kilo başına 9,5 (9,25) lira verdi ama genellikle 8,5 liradan gidiyor. Toplam gelir 175-180 bin lira. Maliyet 65 bin lira. Kazanç ise 110-115 bin lira. Çoğu çiftçinin yıllık gelirleri aylık 10 bin lirayı dahi buluyor.  

ÇİFTÇİLER KÖYÜ TERK ETTİ

Maliyetler, çiftçilerin kullanmak zorunda olduğu gübre ve mazot gibi ürünlerin girdi fiyatlarının yükselmesi nedeniyle arttı. Tarım mekanize oldu. Dört çekişli, elektronik aksamlı, donanımlı bir traktörün fiyatı 5 ile 10 milyon lira arasında değişiyor. Kazancın çok düşük, riskin yüksek olması çiftçiyi toprağını kiraya vermeye ya da ortakçı ile anlaşmaya zorluyor. Ortaklık olunca masraflar yarı yarıya düşüyor. Risk de paylaşılmış oluyor.  Daha kötüsü birçok çiftçi tarlasını boş bırakmayı yeğliyor. Bu da ülke için önemli bir kayba yol açıyor. Ortaklık ve kiracılık genellikle köyde kalan az sayıda çiftçi aile tarafından yapılıyor. Genellikle köy dışından büyük toprak alanlar kiracıya kullanması için traktör veriyor. Traktör dışında tarım yapılmadığından küçük toprak sahipleri ile anlaşma yapanlar haliyle köyde kalan ve traktörü olan kimseler. Traktör alamayan yoksul çiftçiler ya köyü terk edip kentte çalışmakta ya da traktör kiralamaktalar.

ARAZİLER SATILIYOR

Büyük şehirlere yakın yerlerde kentli yatırımcılar küçük, büyük farklı miktarlarda alım yapıyor. Örneğin Polatlı’nın birçok köyünde toprakların yarısından çoğu köy dışından yatırımcılar tarafından alınmış durumda. Ekim yapılan topraklar çok parçalı olduğu için verim düşüyor. Sulama, yeni ürünler, yeni teknolojiler yaygınlık kazanmalı. Birden çok ürünün alındığı, yeni ürünlerin yetiştirildiği, verimin yüksek olduğu geniş tarımsal alanlarda çiftçiler benzer mali külfetlerle karşılaşıyor olsalar da çok önemli farklar var. Örneğin 50 dönüm büyüklüğünde bir arazide yaklaşık bin zeytin ağacına olan çiftçi rahatlıkla geçinip konforlu bir hayat sürebilir. Ama orada da çoğu çiftçi için sorun toprağın çok daha küçük parçalara bölünmüş olması.  

TARIM YAN İŞ OLDU

Türkiye’de tarımda çalışan nüfus yüzde 15’in altına düşmüş durumda. Geniş Orta Anadolu’nun kırsal kesiminde en az 50 yılı aşkın bir süredir çiftçilik ailenin tek gelir kaynağı değil. Tersine özellikle genç erkekler senenin belli bölümlerinde köy dışında gelir getiren işlerde çalışıyorlar. Diğer bir deyişle tek başına çiftçilikle geçinenler çoğunlukta değil. Giderek esas gelir kaynağı köy dışında yapılan işler haline gelirken tarım ve hayvancılık yan gelir oluyor.

KAÇAK ÇALIŞIYOR  

Suriyeliler tarım işçiliği, Afganlar ise çobanlık yapıyor. Aylıkları 32 bin lira kadar. Ama Afganlar illegal konumda oldukları için memleketlerine para gönderemiyorlar. Duruma göre 5-6 bin lira ödeyerek bir aracı vasıtasıyla gönderiyorlar. Suriyeliler, kırsal alanlarda inşaat, kuyu açma, fidan dikme, çapa, sökme, çuvallama, yükleme, doldur, boşalt, taşıma gibi birçok işte çalıştırılıyor. Özellikle soğan gibi bazı ürünler büyük ölçüde onlara bağlı. Suriyelilerin genellikle bin lira kadar günlük yevmiye çalışıyor. Ücret yüksek ama çoğu sigortasız çalışıyor. Çünkü çalışma izni ile çalışanların sayısı çok az. Suriyelilere elçi, çavuş aracılığı ile ulaşılıyor. Onlar iş buluyor ve gelirin bir kısmına baştan el koyuyor. İş elçi vasıtasıyla ayarlanıyor. Pazarlık onunla yapılıyor.  Suriyeliler büyük çoğunlukla Polatlı’da aynı birkaç mahallede oturuyor. Elçi anlaşma yapıyor, minibüsle işçileri talep gelen köye gönderiyor. Elçinin birkaç ile uzanan ilişki ağı var. Aşiret bağları vasıtasıyla farklı yerlerdeki yakınlarına ulaşabiliyorlar. Etnik köken sosyal sermaye olarak kullanılıyor. Başka bir ilden gelen işçi talebini oradaki aşiret bağlarından yararlanarak karşılayabiliyorlar. Bunların Türklerin elinden almaları söz konusu değil.

POLİTİKALAR BAŞARISIZ

Mevcut üretim koşullarında 50 dönümlük bir arazinin çiftçiyi geçindirmesi olanaksız. Diğer yandan devlet çiftçinin ürünü için düşük ücret vermektedir. Gelirin artıp ürünün verimli olması için yatırım şart ancak çiftçinin elinde böyle bir para yok. Verilen krediler ise çiftçilerin maliyetlerini karşılamasında bile yetersiz kalmaktadır. 50 dönümden bir asgari ücret bile sağlayamayan çiftçi en az birkaç milyon verip nasıl traktör ve ekipman alacaktır? Sonuç toprağın satılması ve giderek temerküzüdür (bir yerde toplama). Büyük arazi sahiplerinin bir bölümü büyük çaplı entansif tarım yapmaktadır. Örneğin meyve, ceviz gibi yeni ürünler devreye girmektedir. Bu işletmeler büyük yatırımlar yapmaktadır. Ne var ki bu örnekler de henüz çok yaygın değildir. Türkiye’de buğday üretimi yıllardır önemli bir artış göstermiyor. Buğday başta Kanada büyük ölçüde ithal edilmektedir. Tarımsal sübvansiyonların kaldırılmasını öngören neo-liberal politikalar ve mevcut siyasi iktidarın tarım politikaları gerek tahıl üretimini artırma gerekse çiftçinin geçimini sağlama konusunda çok başarısız olmuştur.

Kaynak: sozcu.com.tr